کتاب KÜRESELLEŞME ‏VE ‏SAĞLIK

کتاب KÜRESELLEŞME ‏VE ‏SAĞLIK

327,600 تومان

تعداد صفحات

234

شابک

978-622-378-299-2

Liste
başlık sayfa
BİRİNCİ BÖLÜM 11
GİRİŞ 11
I. KÜRESELLEŞME KAVRAMI VE TANIMI 15
II. KÜRESELLEŞMENİN TARİHSEL GELİŞİMİ 20
III. KÜRESELLEŞMENİN ORTAYA ÇIKMASINDA ETKİLİ OLAN FAKTÖRLER 23
IV. KÜRESELLEŞME KAVRAMINA YÖNELİK FARKLI YAKLAŞIMLAR 34
V. KÜRESELLEŞMENİN GETİRDİKLERİ 43
VI. KÜRESELLEŞMENİN OLUMLU ETKİLERİ 60
İKİNCİ BÖLÜM 65
YAŞAMA HAKKI KAVRAMI VE TEMELLERİ 65
I. YAŞAMA HAKKI VE KAVRAMI 65
II. YAŞAMA HAKKININ TEMELLERİ 71
III. ULUSLARARASI BELGELERDE YAŞAMA HAKKI 78
IV. ANAYASALARDA YAŞAMA HAKKI 83
V. AVRUPA İNSAN HAKLARI SÖZLEŞMESİNDE YAŞAMA HAKKI 84
VI. SAĞLIK KAVRAMI VE SAĞLIK HAKKI 90
VII. BİR İNSAN HAKKI OLARAK SAĞLIK HAKKI 94
VIII. SAĞLIK HAKKININ GELIŞIMI 96
IX. SAĞLIKTA KÜRESEL DÖNÜŞÜM 102
X. KAPİTALİSTLEŞME SÜRECİNDE SAĞLIK HİZMETLERİ 103
XI. SAĞLIKTA KÜRESEL DÖNÜŞÜMÜN BİÇİMLENMESİ: REFORM SALGINI 108
XII. SAĞLIK HİZMETLERİ 118
XIII. KÜRESELLEŞME VE SAĞLIK ETKİSİ 121
XIV. SAĞLIK HAKKININ ULUSLARARASI DAYANAKLARI 122
1. Birleşmiş Milletler Metinlerinde Sağlık Hakkı 122
2. Dünya Sağlık Örgütü ve Sağlık Hakkı 127
3. Uluslararası Çalışma Örgütü ve Sağlık Hakkı 128
4. Avrupa Konseyi ve Sağlık Hakkı 128
5. Avrupa Birliği ve Sağlık Hakkı 131
XV. KÜRESEL SAĞLIK POLİTİKALARINI BELİRLEYEN AKTÖRLER 134
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM 145
I. KÜRESEL SALDIRININ KAMUNUN SAĞLIK DÜZENİNİ BOZMASI 145
II. ÖZELLEŞTİRMENİN GETİRDİĞİ PARALI VE PAHALI SAĞLIK HİZMETİ 146
III. YÜKSEK TEKNOLOJİNİN GETİRDİĞİ ERİŞİLMEZ SAĞLIK HİZMETLERİ 152
IV. NÜFUS ARTIŞINDAN KAYNAKLANAN YETERSİZLİK SORUNLARI 157
V. YAŞAM BİÇİMİNİN DEĞİŞİMİ İLE GELEN SAĞLIK SORUNLARI 160
VI. İLAÇ ŞİRKETLERİNİN EMPERYALİZMİ (KANSER İLACI SORUNU) 163
VII. ÇEVRE HAKKI VE SORUNLARI 167
DÖRDÜNCÜ BÖLÜM 173
I. SAĞLIK DÜZENİ VE SİGORTA SİSTEMİ 173
II. SOSYAL DEVLET VE SAĞLIK HİZMETLERİ 177
III. NEOLİBERAL DEVLET VE SAĞLIK HİZMETLERİ 180
IV. EŞİTLİKÇİ SAĞLIK DÜZENİ (SAĞLIKTA EŞİTSİZLİKLER) 182
V. SAĞLIK HİZMETİNİN SOSYALLEŞTİRİLMESİ 190
VI. GENEL KAMU HUKUKU AÇISINDAN SAĞLIK HİZMETİ 193
SONUÇ 203
KAYNAKÇA 207

 

 

Yaşam hakkı bireylerin en temel hakkıdır. Sağlık ile birlikte değerlendirildiğinde, yaşam hakkının sağlıktan ayrı
düşünülemeyeceği ve sağlıksız bir değer taşımadığı göz önünde tutulmalıdır. Bu bağlamda, insan yaşamının anlam ve değerinin fiziksel bir varoluşa indirgenemeyeceği açık olmakla birlikte, ruhsal ve bedensel açıdan sağlıklı bir varoluş olmaksızın, diğer pek çok hakkın kullanımının büyük ölçüde güçleştiği veya bu hakların fiilen etkisizleştiği de açıktır.
Bu doğrultuda, sosyal bir, hukuk devleti olma iddiasında olan halkın refahı için var olduğunu söyleyen her devlet, yaşam hakkını düzenlerken sağlık hakkını da yaşam hakkı ile ayrılmaz bir bütün olarak güvence altına almalıdır. Sonuç olarak sağlıklı yaşam hakkı, devletlerin en temel ve en hassas görevlerinden biri olarak kabul edilmekte ve sağlıklı yaşam hakkı düzeninin en önemli konulardan biri olarak görülmektedir.
Toplumun üretken olması, bireylerin sağlıklı olması ve yeni nesillerin sağlıklı yetişmesi ile de doğrudan ilişkilidir. Bu nedenle yaşam hakkının sağlıklı yaşam hakkı olarak algılanıp güvence altında olması, kalkınma ve üretkenlik açısından da önem taşımaktadir ve yasal düzenlemeleri bu doğrultuda etkilemektedir.
Sağlıklı olma hali, hem birey hem de toplum açısından fiziksel, manevi ve sosyal olarak tam bir iyilik halidir. Toplumun daha sağlıklı olması hedefinde olan her devletin, bireyin ve toplumun sağlığını koruması ve geliştirmesi, bu yönde her türlü önlemi alması gerekmektedir. Bu nedenle sağlık hakkı, kamu hukukunun önde gelen bir sorunu olarak değerlendirilmelidir.
Bu önlemlerin alınmasında, kişilerin sağlık hizmetlerinden hiçbir engelle karşılaşmadan en hızlı ve uygun yoldan yararlanmaları amaçlanmalıdır. Bu yönde çalışan devletler, vatandaşların beklentilerini de dikkate alarak sınırlı kaynaklarını en uygun biçimde ve bireylerin en çok yararlanabileceği şekilde kullanmalıdır. Sağlık hakkı, aynı diğer sosyal haklar gibi, devletin toplumdaki dezavantajlı kesim yararına pozitif önlemler alması ile sağlanabilir. Sağlık hizmetlerinin sunulmasında aynı zamanda sürekli, etkin ve düzenli bir hizmet biçiminde sağlanması da gözetilmelidir; bu doğrultuda hizmet sunumunun sağlanacağı ortamın hazırlanması ve organizasyonun sağlıklı bir şekilde yürütülmesine özen gösterilmesi önem taşır. Bu bağlamda sağlık hizmetlerinin kamu yararına bir çizgide örgütlenmesi, kamu sağlığı sorunlarının çözüme kavuşturulmasında önde gelen bir konu olarak görülmelidir.
Sağlık hizmetlerinin sunulması sırasında yürümesinde, hasta haklarının ve sağlık çalışanlarının haklarının gözetilmesi son derece önem taşır. Sağlık çalışanlarının haklarının korunması açısından da hizmeti alanlar, sunanlar, denetimini sağlayanlar ve ilgili tüm birimlerin temsil edildiği bir yönetim ile demokratik bir ortam sağlanması, organizasyonun sağlıklı yürümesi için önemlidir.
Küreselleşme süreci boyunca sağlık alanı çok önemli dönüşümlere konu olmuştur. Dünyaya bakıldığında da sağlık hizmetlerinin yürütülmesinin küreselleşme projesine uygun bir hal oldığı görülmektedir. Ulus devletin önemini kaybetmesi ve şirketlerin büyüyerek önem kazanması doğrultusunda sağlık hizmetleri diğer pek çok alan gibi kamusal alandan çıkarılmakta ve yeni ekonomik düzene uygun olarak piyasa ağırlıklı olarak yeniden düzenlenmektedir. Sağlık alanına yapılan yatırımlar küreselleşme öncesinde eski düzende devlet tarafından yapılırken, küreselleşme sonrasında yeni ağırlıklı olarak büyük şirketler ve holdingler eliyle yönetilmektedir. Küreselleşmenin etkisiyle ekonomik alanda meydana gelen değişikliklerde özel sektöre ağırlık verilmesi ve kamu hizmetlerinin kamusal alandan piyasalara kaydırılması, etkisini sağlık alanında da göstermektedir. Bu durumun sonucunda da sağlık hakkının yalnızca parası olanların ulaşabildiği bir imtiyaz durumuna gelmesi bulunmaktadır.
Uluslararası alanda faaliyet gösteren ilaç şirketleri ve tekelci holdingler de bu kapsamda incelenmesi gereken oluşumlardır. Bu çalışmanın temel problemi bu yeni yapılanma halinin sağlık hakkını nasıl etkilediğini göstermektir. Böylesine bir yapılanma acaba bireylerin sağlık hakkını sınırlar nitelikte midir yoksa tam tersine genişletmekte midir?
Sağlık hizmetinin piyasa merkezli bir konum almasından dolayı sağlık hakkı, kamu hizmeti ve sosyal devlet açısından ayrıca incelenmelidir. Genel kamu hukuku bağlamında da bu hak, devlet modeli, haklar düzeni ve kamu hizmeti kavramlar çerçevesinde ele alınmalı ve anılan bağlamlar içerisinde değerlendirilmelidir. Dolaysıyla bu çalışmada, temel sorunsal olarak küreselleşme sürecinin sağlık hakkında meydana getirdiği değişiklikler, farklı açılardan ele alınarak tartışmaya açılacaktır.
Hazırlanan tez çalışması, genel kamu hukuku alanında bir bilimsel araştırma olma iddiasındadır ve dolayısıyla sağlık hakkının küreselleşme süreciyle içine sürüklendiği hal çalışmanın ana konusunu oluşturacaktır. Ayrıca çalışmanın amacı, sağlık hakkının ortaya çıkan yeni koşullarda da korunmasına ve geliştirilmesine bilimsel katkı sağlamaktır.
Bu çalışmada sağlık hakkı yaşam hakkının bir parçası hatta özü olarak değerlendirilecektir ve bu bağlamda genel kamu hukuku bakış açısıyla sağlık hakkı günümüz koşullarında ele alınmaktadır.Genel kamu hukukunun gelen bilimsel birikimine dayanılarak hazırlanan bu doktora çalışmasında, sağlık hakkı, her yönü ile ele alınarak incelenmiş ve günümüz koşullarında dışarıdan empoze edilen küreselleşme sürecinin yarattığı saldırı ve yıkım girişimleri karşısında sağlık hakkının karşı karşıya kaldığı durum açıklanmaya çalışılmıştır.
Tez süresince kavramların ve temel problematiği anlaşılması adına çeşitli hipotezler ileri sürülecektir. Çalışmanın kuramsal çerçevesi içerisinde küreselleşme ile gelişen durumların sağlık hakkına olan etkileri olumlu ve olumsuz yönleriyle tek tek ele alınacak ve bu hipotezler aracılığıyla tezin kuramsal çerçevesi yaklaşımlarla oluşturulacaktır.Genel kamu hukukunun temel kavramları ve bilimsel bilgi birikimi esas alınarak tezin konusu aydınlatılmaya çalışılaraktır.
Tezin ilk bölümünde, küreselleşme süreci ve etkileri tarihsel gelişimi ile birlikte karşılaştırmalı olarak incelenecektir. İkinci bölümde, yaşam hakkı ve sağlık hakkı anlamları ve yansımaları ile bir bütünsellik içinde ele alınacaktır. Aynı bölümde, sağlık hakkının evrensel ve bölgesel düzeyde belgelerde düzenlenişi incelenecektir. Üçüncü bölümde, sağlık hakkında küreselleşme sürecinde ortaya çıkan sorunlar ele alınacak ve dördüncü bölümde konu genel kamu hukuku açısından değerlendirilecektir. Çalışmanın ana konusunu küreselleşmenin insan hakları ile ilişkisi oluşturmaktadır. Çalışma sağlık hakkı üzerinde duruyor olmakla birlikte son yarım asırdır oldukça gündemi meşgul eden küreselleşmenin insan hakları üzerindeki etkisini ve bireysel hakların bu süreç karşısındaki korumasını aydınlatmada yardımcı olma amacı taşımaktadır.
Çalışma, küreselleşme sürecinin ve neoliberalizmin etkisinin haklar açısından değerlendirmesinde; sağlık hakkı başta olmak üzere ekonomik ve sosyal hakların daraltılması ve kullanımının erişilmez hale gelmesi sonucunu doğurduğu savunusundadır. Bu süreç devletin sağlık hakkının korunmasında ve bu hizmetin yürütülmesinde kamu alanından çekilmesi yüzünden olmuştur. Bu bağlamda da sağlık hakkının kullanımının bir vatandaşlık hakkı halinden çıkarılıp tüketici hakkına dönüştüğü görülecektir, çünkü küresel emperyalizm, piyasa ekonomisi üzerinden, tüm ülkelerin vatandaşlarını tüketici konumuna sürüklemiştir.Bu tezde küreselleşme döneminin başlaması ile birlikte ortaya çıkan durum dikkate alınarak tez konusu incelenmiş ve değerlendirmeler bu çıkış noktasına göre yapılmıştır.
I. KÜRESELLEŞME KAVRAMI VE TANIMI
Küreselleşme kavramı 1960’larda kullanılmaya başlanmıştır. Küreselleşmenin kavramsal olarak çok karmaşık yapıda ve net olmayan bir anlamı vardır, bu özellikle anlam ve formasyon açısından çelişkili görünmektedir. Zaman içinde, küreselleşme kavramının kullanım alanı da gelişmiştir. Küreselleşmeye ilişkin tartışmalar 1990’lardan sonra hızla yoğunlaşmıştır. 2000’lerinde başlarında, bu kavrama yapılan atıf sayısı dolayısıyla küreselleşmeye değinen çalışmaların bir kaç milyonu aştığı görülmüştür.
Sosyal bilimlerde küreselleşme son dönemlerde iletişim ve teknolojideki gelişme dönüşümleri de ifade etmek için kullanılır hale gelmiştir. Kavramın en önemli özelliği, tanımıyla birlikte başlangıcı, bileşenleri, içeriği gibi unsurlarında da fikir birliğine ulaşılamamasıdır. Yapılan tanımlamalarda da kapitalizm, emperyalizm, teknoloji, ekonomi gibi önemli alanların ön plana çıkarıldığı görülür.
Küreselleşmenin tanımı ve başlangıcı üzerine fikir birliği olmadığı gibi, küreselleşme olgusunun varlığı da tartışmalıdır. Bu nedenlerle de net bir açıklama getirmek kolay olmamıştır. Getirilen açıklamaların çoğu da bir iktidar odağına hizmet edebilmesi amacıyla ortaya atıldığı için söylemler çoğalmıştır. Bu durum da küreselleşmenin farklı anlamlarıyla farklı amaçlara hizmet edecek şekilde kullanılmasına yol açmıştır.
Pieterse, küreselleşme kavramını tartışırken, öznel ve nesnel olarak iki farklı yönden incelemektedir. Nesnel olarak küreselleşme, ekonomik ve politik ilişkilerin yoğunlaştığı ampirik bir süreçtir. Öznel olarak ise, karşılıklı bağımlılık üzerine farkındalığın arttığı bir süreçtir. Küreselleşme pek çok şekilde tanımlanabilir. Bu tanımlama çabaları; olumlu, olumsuz ve bütüncül olarak üç ana düzeyle kategorilendirilebilir. Buna göre, küreselleşmeyle, ulus devlet egemen önemini yitirecek, rasyonel bir piyasa dünyaya olacak, hatta son aşama olarak liberal demokrasinin küresel hakimiyeti sağlanacak, “tek bir mekan olarak tüm dünyanın kristalleşmesi” mümkün olacaktır.
Olumsuz yaklaşımda ise, küreselleşme olgusuna negatif bir anlam yüklenmektedirler. Bu yaklaşımları benimseyenler arasında, küreselleşme karşıtları öne çıkar. Küreselleşme karşıtlarına göre, küreselleşme, hegemonyacı güç odaklarının “yeni maskesi altında, aslında çok da eski bir yöntem olan emperyalizm ile dünyayı yönetme çabalarının gizlenmiş halidir. Kızılçelik, küreselleşmeyi bu bakışla, küresel sermayenin merkezileşmesi ve bunun Amerika tekeline alınması, olarak tanımlamaktadır. Bu merkezileşme ve tekel, Amerikanlaşmaya da işaret etmektedir. Friedman’ın Amerikan merkezli bakışa yorumu da ‘küreselleşme biziz’ (Amerika) ifadesinde görülebilir. ABD’ liler bu kaplanın sırtında gitmeyi en iyi beceren halk olduğunu iddia etmektedir. Friedman’a göre küreselleşme bir kaplandır, Amerikalılar da bu kaplanın sırtında gitmeyi en iyi becerebilen halktır. Küreselleşmeye bütüncül yaklaşım ise, olguya, olumlu veya olumsuz şekilde iki keskin yaklaşım dışında bir yorum getirmeyi tercih eder. Bu yaklaşımı benimseyenlerden biri Giddens’tir. Giddens’a göre küreselleşme tekdüze bir süreç değildir; aksine karmaşık süreçlerin bir araya toplandığı bir olgular kümesi, çelişkilerle dolu bir süreçtir. Küreselleşme, ekonomi, teknoloji, kültür, politika gibi pek çok açıdan bütünleşme ve karşılıklı bağımlılığın artması anlamına gelir.
Küreselleşme, politikadan ekonomiye, kültüre kadar dünyada akla gelebilecek her alandaki değişimleri anlamak ve anlatmak için kullanılan “sihirli” bir sözcüğe dönüşmüştür. Ünlü sosyolog Peter Berger’in deyimiyle, Alman kömür sanayisindeki gerilemeyi anlamlandırmadan, Japonya’daki gençlerin cinsel alışkanlıklarını açıklamaya kadar genişçe bir alanda kullanılan bir “klişe” haline gelmiştir. Küreselleşme kavramı tüm tarihin kapılarını açan bir anahtar kavram olarak kullanılır olmuştur. Berger’in görüşleriyle paralel olarak, Bauman, Küreselleşme: Toplumsal Sonuçları adlı çalışmasında kavramı “parolaya dönüşmüş moda bir deyim” olarak değerlendirmektedir. Hist ve Thompsson da benzer biçimde, küreselleşme kavramının bir moda haline geldiği kanısındadır.
Yukarıda belirtilen görüşlerin karşısında; hem sosyoloji teorisinde saygınlığıyla tanınan, hem de “üçüncü yol” çalışmasıyla İngiliz politikası üzerinde etkili bir isim olan Anthony Giddens, günümüzde “küreselleşmeye değinmeyen hiçbir siyasal konuşmanın tam olmadığı” görüşündedir.

تعداد صفحات

234

شابک

978-622-378-299-2

نقد و بررسی‌ها

هنوز بررسی‌ای ثبت نشده است.

.فقط مشتریانی که این محصول را خریداری کرده اند و وارد سیستم شده اند میتوانند برای این محصول دیدگاه(نظر) ارسال کنند.